Turkish Vocabulary
Click on letter: GT-Google Translate; GD-Google Define; H-Collins; L-Longman; M-Macmillan; O-Oxford; © or C-Cambridge
GT
GD
C
H
L
M
O
a
GT
GD
C
H
L
M
O
about
/əˈbaʊt/ = PREPOSITION: hakkında, ilgili, konusunda, dair, etrafında, üstünde, orada burada;
ADVERB: yaklaşık, takriben, etrafına, hemen hemen, aşağı yukarı, aksi yöne;
USER: hakkında, ilgili, yaklaşık, ile ilgili, konusunda, konusunda
GT
GD
C
H
L
M
O
all
/ɔːl/ = ADJECTIVE: tüm, bütün, her, hep;
NOUN: hepsi, herkes;
ADVERB: hepsi, tamamen, hep;
PRONOUN: hepsi, herkes, her şey;
USER: tüm, bütün, her, All, tamamını, tamamını
GT
GD
C
H
L
M
O
am
/æm/ = USER: Zamanı, duyuyorum, ben, değilim, ÖS, ÖS
GT
GD
C
H
L
M
O
an
GT
GD
C
H
L
M
O
and
/ænd/ = CONJUNCTION: ve, ile, de;
USER: ve, ile, ile
GT
GD
C
H
L
M
O
animate
/ˈæn.ɪ.mət/ = ADJECTIVE: canlı, hareketli, neşeli, yaşayan, hayat dolu;
VERB: hareketlendirmek, canlandırmak, diriltmek, anime etmek, neşelendirmek;
USER: hareketlendirmek, canlandırmak, canlı, animasyon, animasyon uygulamak
GT
GD
C
H
L
M
O
artificial
/ˌɑː.tɪˈfɪʃ.əl/ = ADJECTIVE: yapay, suni, yapma, takma, sahte, yapmacık, eğreti;
USER: yapay, suni, yapay bir, yapma
GT
GD
C
H
L
M
O
as
/əz/ = ADVERB: olarak, gibi, kadar, iken;
PRONOUN: gibi;
CONJUNCTION: olduğu gibi, ki, iken, rağmen, karşın, madem, mademki, -diği gibi, -irken;
USER: olarak, gibi, kadar, yanı, şekilde, şekilde
GT
GD
C
H
L
M
O
at
/ət/ = PREPOSITION: -de, -da, -ye, -ya, -e, -a;
NOUN: savaşçı, asker, eyt;
USER: de, az, at, okuyun, azından, azından
GT
GD
C
H
L
M
O
awakening
/əˈweɪ.kən.ɪŋ/ = NOUN: uyanış, uyanma, ikaz, uykudan kalkma;
ADJECTIVE: uyandıran;
USER: uyanış, uyanışı, uyanma, uyanışın, uyanan
GT
GD
C
H
L
M
O
be
/biː/ = VERB: olmak, var olmak, bulunmak, tutmak, durmak, mal olmak, anlamına gelmek;
USER: olmak, olabilir, olması, olarak, olduğu, olduğu
GT
GD
C
H
L
M
O
become
/bɪˈkʌm/ = VERB: olmak, haline gelmek, yaraşmak, kesilmek, yakışmak, uymak, güzel durmak, -laşmak, -leşmek;
USER: olmak, haline, hale, oldu, olur, olur
GT
GD
C
H
L
M
O
becoming
/bɪˈkʌm.ɪŋ/ = ADJECTIVE: yakışan, uygun, yerinde, yakışık alır, güzel duran;
USER: olma, hale, haline, haline geliyor, hale geliyor
GT
GD
C
H
L
M
O
behind
/bɪˈhaɪnd/ = PREPOSITION: arkasında, gerisinde, arkasından, ardındaki, ardından, peşinde;
ADVERB: geride, arkada, arkadan, geri, geriye, arkaya;
USER: arkasında, geride, arkasındaki, gerisinde, arkasından
GT
GD
C
H
L
M
O
breakthrough
/ˈbreɪk.θruː/ = NOUN: buluş, cepheyi yarıp geçme;
USER: buluş, atılım, bir atılım, çığır açan, devrim
GT
GD
C
H
L
M
O
but
/bʌt/ = CONJUNCTION: ama, ancak, fakat, ki, oysa, hariç, başka, halbuki;
ADVERB: sadece, yalnızca, yani, hiç olmazsa;
NOUN: itiraz, karşı çıkma;
USER: ama, ancak, fakat, değil, aynı, aynı
GT
GD
C
H
L
M
O
by
/baɪ/ = PREPOSITION: tarafından, göre, ile, yoluyla, kadar, vasıtasıyla, yanında, kenarında, başında, yanından, yakınında, yakınından, yolundan;
ADVERB: yakın, geçecek biçimde, geçişli biçimde, bir kenara;
USER: tarafından, göre, ile, by, edenler tarafından
GT
GD
C
H
L
M
O
can
/kæn/ = NOUN: kutu, teneke kutu, konserve kutusu, hela, hapishane, kaba et, teneke kutudaki içecek;
VERB: yapabilmek, edebilmek, olabilmek, kovmak, konservesini yapmak;
USER: kutu, olabilir, yapabilirsiniz, can, olabildiğince, olabildiğince
GT
GD
C
H
L
M
O
compassionate
/kəmˈpæʃ.ən.ət/ = ADJECTIVE: merhametli, sevecen, şefkâtli;
USER: merhametli, şefkatli, sevecen, şefkatli bir, merhamet
GT
GD
C
H
L
M
O
created
/kriˈeɪt/ = VERB: oluşturmak, yaratmak, yapmak, meydana getirmek, atamak, neden olmak, yetki vermek;
USER: oluşturulan, oluşturulur, oluşturulmuş, oluşturuldu, oluşturduğunuz, oluşturduğunuz
GT
GD
C
H
L
M
O
develop
/dɪˈvel.əp/ = VERB: geliştirmek, gelişmek, ilerlemek, banyo etmek, şekillendirmek, tab etmek, açıklamak, ilgi göstermek, açınım yapmak, yükselmek, ün kazanmak;
USER: geliştirmek, geliştirmeye, geliştirilmesi, geliştirme, gelişebilir
GT
GD
C
H
L
M
O
developed
/dɪˈvel.əpt/ = ADJECTIVE: gelişmiş, bayındır;
USER: gelişmiş, geliştirilen, geliştirilmiştir, geliştirilmiş, geliştirdi, geliştirdi
GT
GD
C
H
L
M
O
dream
/driːm/ = NOUN: hayal, rüya, düş, ideal, rüya görme, amaç, rüya gibi şey, nefis şey;
VERB: hayal etmek, hayal kurmak, rüya görmek, hayal görmek, rüyasında görmek;
USER: rüya, hayal, dream, düş, Hayalinizdeki
GT
GD
C
H
L
M
O
elderly
/ˈel.dəl.i/ = ADJECTIVE: yaşlı, ihtiyar, yaşını başını almış;
NOUN: ihtiyar;
USER: yaşlı, yaşlılar, yaşlılarda, yaşlıların, yaşlı bir
GT
GD
C
H
L
M
O
electronic
/ɪˌlekˈtrɒn.ɪk/ = ADJECTIVE: elektronik;
USER: elektronik, electronic, electronic
GT
GD
C
H
L
M
O
emotions
/ɪˈməʊ.ʃən/ = NOUN: duygu, heyecan, his, duygulanma;
USER: duygular, duyguları, duygu, duyguların, duygularını
GT
GD
C
H
L
M
O
entertain
/en.təˈteɪn/ = VERB: eğlendirmek, ağırlamak, oyalamak, misafir etmek, aklında bulundurmak;
USER: eğlendirmek, ağırlamak, ağırlayacak, eğlendirecek, eğlendirmeye
GT
GD
C
H
L
M
O
even
/ˈiː.vən/ = ADVERB: bile, hatta, dahi, üstelik, tam;
ADJECTIVE: çift, çift, düz, eşit, dengeli, tam, düzenli, başabaş, sakin, fit olmuş, düzleşmek, düz olmak, düzleştirmek, eşit olarak bölüştürmek, düzlemek;
USER: hatta, bile, da, daha, dahi
GT
GD
C
H
L
M
O
eventually
/ɪˈven.tju.əl.i/ = ADVERB: sonunda, sonuçta, nihayet, neticede;
USER: sonunda, sonuçta, en sonunda, nihayetinde, eninde sonunda
GT
GD
C
H
L
M
O
every
/ˈev.ri/ = ADJECTIVE: her, her türlü, her bir, bütün;
USER: her, tüm, her türlü, her bir, her bir
GT
GD
C
H
L
M
O
expressions
/ɪkˈspreʃ.ən/ = NOUN: ifade, anlatım, deyim, ifade etme, tabir, ibare, söz, yüz ifadesi, eda;
USER: ifadeler, ifadeleri, ifade, ifadelerin, ifadelerini
GT
GD
C
H
L
M
O
friends
/frend/ = NOUN: arkadaş, dost, yardımcı, ahbap, tanıdık, destek;
USER: arkadaşlar, arkadaş, arkadaşları, arkadaşlarla, arkadaşlarını, arkadaşlarını
GT
GD
C
H
L
M
O
from
/frɒm/ = PREPOSITION: itibaren, -dan, -den, beri, dolayı, yüzünden, -den beri;
USER: itibaren, adlı, adlı işletmeye, gelen, dan, dan
GT
GD
C
H
L
M
O
girl
/ɡɜːl/ = NOUN: kız, sevgili, kız arkadaş, hizmetçi kız;
USER: kız, girl, kızın, kızı, bayanla
GT
GD
C
H
L
M
O
go
/ɡəʊ/ = VERB: gitmek, geçmek, girmek, olmak, ölmek, başlamak, uymak, kaybolmak;
NOUN: gitme, gidiş, gayret, deneme;
USER: gitmek, gidin, gidip, go, devam, devam
GT
GD
C
H
L
M
O
grow
/ɡrəʊ/ = VERB: büyümek, yetişmek, büyütmek, yetiştirmek, gelişmek, üretmek, uzatmak, bırakmak, dönüşmek, -lenmek, -leşmek, -lemek;
USER: büyümek, büyümeye, büyür, büyümesi, büyüyecek
GT
GD
C
H
L
M
O
has
/hæz/ = VERB: olmak, sahip olmak, yapmak, etmek, bulunmak, almak, elde etmek, zorunda olmak, kabul etmek, aldatmak, göz yummak, dolandırmak;
USER: vardır, sahip, sahiptir, var, olan, olan
GT
GD
C
H
L
M
O
have
/hæv/ = VERB: olmak, sahip olmak, yapmak, etmek, bulunmak, almak, elde etmek, zorunda olmak, kabul etmek, aldatmak, göz yummak, dolandırmak;
NOUN: hile, varlıklı kimse, üçkâğıt, kumpas;
USER: var, sahip, zorunda, vardır, olması, olması
GT
GD
C
H
L
M
O
hello
/helˈəʊ/ = INTERJECTION: Merhaba!, Selam!, Alo!, Allah Allah!, Hey!, Vay be!;
USER: merhaba, Hello, Sitemize, Hoşgeldin
GT
GD
C
H
L
M
O
help
/help/ = NOUN: yardım, yardımcı, imdat, çözüm, çare, hizmetçi, muavin;
VERB: yardımcı olmak, yardım etmek, kurtarmak, yararı olmak, imdadına yetişmek, elinde olmak, başa çıkmak;
USER: yardım, yardımcı, yardıma, yardımcı olmak
GT
GD
C
H
L
M
O
here
/hɪər/ = ADVERB: burada, buraya, burda, işte;
USER: burada, buraya, Buradasınız, here, buradan, buradan
GT
GD
C
H
L
M
O
his
/hɪz/ = PRONOUN: onun, onunki;
USER: onun, yaptığı, kendi, kendi
GT
GD
C
H
L
M
O
hope
/həʊp/ = NOUN: umut, ümit, beklenti;
VERB: ummak, ümit etmek, beklemek, istemek, arzu etmek;
USER: umut, umuyoruz, umuyorum, umarım, istiyoruz
GT
GD
C
H
L
M
O
how
/haʊ/ = ADVERB: nasıl, ne, ne kadar, nereden, ne durumda;
NOUN: yöntem, yapma yöntemi;
USER: nasıl, ne, ne kadar, kadar, nasıl Yapılır, nasıl Yapılır
GT
GD
C
H
L
M
O
human
/ˈhjuː.mən/ = NOUN: insan, insanlık, insanoğlu;
ADJECTIVE: insan, insani, beşeri;
USER: insan, insani, insanın, beşeri
GT
GD
C
H
L
M
O
i
/aɪ/ = PRONOUN: ben, I, one, I;
USER: ben, i, ı, bir
GT
GD
C
H
L
M
O
impact
/imˈpakt/ = NOUN: etki, darbe, çarpma, çarpışma, vuruş, şok;
VERB: sıkıştırmak, pekiştirmek;
USER: etki, darbe, etkisi, etkisini, etkileri
GT
GD
C
H
L
M
O
in
/ɪn/ = ADVERB: içinde;
PREPOSITION: içinde, olarak, -de, -da, halinde, içine, içeri;
ADJECTIVE: yerinde, iç, içeride, evde;
USER: içinde, olarak, bölgesindeki, yılında, in, in
GT
GD
C
H
L
M
O
intelligence
/inˈtelijəns/ = NOUN: istihbarat, zekâ, akıl, bilgi, anlayış, haberalma, akıllılık, zekilik, kafa, beyin, anlama, idrak, akıllı kimse;
USER: istihbarat, zeka, zekası, zekâ, istihbaratı
GT
GD
C
H
L
M
O
interaction
/ˌɪn.təˈræk.ʃən/ = NOUN: etkileşim, birbirini etkileme;
USER: etkileşim, etkileşimi, etkileşimin, etkileşimini, etkileşime
GT
GD
C
H
L
M
O
interactions
/ˌɪn.təˈræk.ʃən/ = NOUN: etkileşim, birbirini etkileme;
USER: etkileşimleri, etkileşimler, etkileşim, etkileşimi, etkileşimlerin
GT
GD
C
H
L
M
O
into
/ˈɪn.tuː/ = PREPOSITION: içine, haline, içeriye, -e, -ye;
USER: içine, haline, halinde, olarak, doğru, doğru
GT
GD
C
H
L
M
O
is
/ɪz/ = USER: olduğunu, olduğu, olan, bir, olup, olup
GT
GD
C
H
L
M
O
join
/dʒɔɪn/ = VERB: katılmak, birleştirmek, katmak, üye olmak, birleşmek, eklemek, iştirak etmek, kaynamak, sınırı ortak olmak;
NOUN: birleşme noktası, ek yeri;
USER: katılmak, katılması, katılmaya, katılın, katılabilir
GT
GD
C
H
L
M
O
journey
/ˈdʒɜː.ni/ = NOUN: yolculuk, seyahat, yol, gezi, sefer, seyir, mesafe;
VERB: seyahat etmek, geziye çıkmak;
USER: yolculuk, seyahat, yolculuğa, yolculuğu, yolculuğun
GT
GD
C
H
L
M
O
just
/dʒʌst/ = ADVERB: sadece, yalnızca, tam, az önce, henüz, şimdi, yalnız, sade;
ADJECTIVE: adil, tam, haklı, doğru;
USER: sadece, hemen, yalnızca, adil, gibi, gibi
GT
GD
C
H
L
M
O
kids
/kɪd/ = NOUN: çocuk, ufaklık, oğlak, küçük, oğlak derisi;
USER: çocuklar, çocuk, çocukları, çocukların, kids
GT
GD
C
H
L
M
O
kinds
/kaɪnd/ = NOUN: tür, çeşit, cins, nitelik, aynı şekil, aşai rabbani ayinindeki ekmek veya su;
USER: türlü, tür, çeşit, çeşitleri, türde
GT
GD
C
H
L
M
O
latest
/ˈleɪ.tɪst/ = ADJECTIVE: son, en son, en yeni, en geç;
NOUN: en yeni şey, en son çıkan şey;
USER: son, en son, Tüm, yeni, Göster Tüm
GT
GD
C
H
L
M
O
learn
/lɜːn/ = VERB: öğrenmek, haber almak;
USER: öğrenmek, bilgi, fazla bilgi, bilgi edinmek, Öğreniyorum, Öğreniyorum
GT
GD
C
H
L
M
O
like
/laɪk/ = ADJECTIVE: gibi, benzer, aynı;
ADVERB: gibi, benzer;
PREPOSITION: gibi, benzer, falan, aynı;
NOUN: benzer;
VERB: beğenmek;
CONJUNCTION: sanki;
USER: gibi, benzeri, benzerim, gibi bir, böyle, böyle
GT
GD
C
H
L
M
O
live
/lɪv/ = ADJECTIVE: canlı, yaşayan, naklen, diri, elektrik yüklü, hayat dolu, güncel, parlak, elektrikli, hareketli, sönmemiş, yanmamış;
VERB: yaşamak, oturmak, hayatta kalmak, hayatın tadını çıkarmak;
USER: canlı, yaşamak, yaşayan, yaşıyor, yaşıyoruz
GT
GD
C
H
L
M
O
m
/əm/ = USER: m, m Kaydedilen
GT
GD
C
H
L
M
O
machine
/məˈʃiːn/ = NOUN: makine, mekanizma;
VERB: makine ile yapmak;
USER: makine, makinesi, makinenin, makinası, makinede
GT
GD
C
H
L
M
O
me
/miː/ = PRONOUN: bana, beni;
USER: bana, beni, benim, me, benimle, benimle
GT
GD
C
H
L
M
O
more
/mɔːr/ = ADJECTIVE: daha fazla, daha çok;
ADVERB: daha, bir kat daha;
NOUN: çok, fazla şey, fazlalık;
USER: daha fazla, daha, fazla, fazlası, diğer, diğer
GT
GD
C
H
L
M
O
my
/maɪ/ = PRONOUN: benim;
USER: benim, my, Bana, zaman, Anasayfam, Anasayfam
GT
GD
C
H
L
M
O
name
/neɪm/ = NOUN: isim, ad, nam, ün, ünlü kimse;
VERB: isim vermek, isim koymak, ad koymak, adını koymak, ismiyle çağırmak, tayin etmek, söylemek;
USER: ad, adı, adını, isim, ismi, ismi
GT
GD
C
H
L
M
O
nice
/naɪs/ = ADJECTIVE: güzel, hoş, kibar, sevimli, ince, dakik, hassas;
USER: güzel, hoş, güzeldi
GT
GD
C
H
L
M
O
of
/əv/ = PREPOSITION: yüzünden, -nin, -den, -li;
USER: bir, arasında, bölgesinin, of, km, km
GT
GD
C
H
L
M
O
on
/ɒn/ = PREPOSITION: üzerinde, ile, üstünde, yönünde, esnasında;
ADVERB: üstünde, durmadan, sürekli olarak;
ADJECTIVE: yanık, devrede, sahnede, hazır;
USER: üzerinde, ilgili, üzerine, hakkında, ile ilgili, ile ilgili
GT
GD
C
H
L
M
O
only
/ˈəʊn.li/ = ADVERB: sadece, yalnız, bir tek, daha, sırf, sade;
ADJECTIVE: tek, ancak, biricik, ağırbaşlı, başhemşire vakarlı;
CONJUNCTION: yalnız, ama, fakat;
USER: sadece, yalnızca, tek, ancak, yalnız, yalnız
GT
GD
C
H
L
M
O
out
/aʊt/ = ADVERB: dışarı, dışarıda, dışarıya, çıkmış, bitmiş, kalmamış, açıkta, yüksek sesle;
NOUN: çıkış;
VERB: çıkarmak;
ADJECTIVE: dışarıdaki, dış;
USER: dışarı, üzerinden, out, Çıkış, dışında, dışında
GT
GD
C
H
L
M
O
people
/ˈpiː.pl̩/ = NOUN: insanlar, halk, millet, herkes, ulus, elalem, aile fertleri, eller;
VERB: insan yerleştirmek;
USER: insanlar, kişi, insanların, insan, insanları, insanları
GT
GD
C
H
L
M
O
please
/pliːz/ = VERB: memnun etmek, hoşnut etmek, hoşuna gitmek, keyif vermek, tenezzül etmek, buyurmak;
USER: lütfen, edin, geçiniz, edebilirsiniz, ulaşabilirsiniz, ulaşabilirsiniz
GT
GD
C
H
L
M
O
real
/rɪəl/ = ADJECTIVE: gerçek, reel, asıl, taşınmaz, hakiki, aktif, sahici, saf, sabit, etkin;
ADVERB: gerçekten, cidden, sahiden;
NOUN: real;
USER: gerçek, gerçek bir, reel, real, gerçekten, gerçekten
GT
GD
C
H
L
M
O
realize
/ˈrɪə.laɪz/ = VERB: gerçekleştirmek, anlamak, kavramak, farkına varmak, farketmek, uygulamak, idrak etmek, aklında bulundurmak, paraya çevirmek, kazanmak, kâr etmek;
USER: gerçekleştirmek, fark, farkında, biliyoruz, farkına
GT
GD
C
H
L
M
O
robot
/ˈrəʊ.bɒt/ = NOUN: robot, otomat, uçan bomba;
ADJECTIVE: robot, otomatik;
USER: robot, robotu, robotun
GT
GD
C
H
L
M
O
robotics
/rəʊˈbɒt.ɪks/ = USER: robotik, robot, robotlar, robotics, robotbilim
GT
GD
C
H
L
M
O
serve
/sɜːv/ = NOUN: servis, servis atışı, servis sırası;
VERB: hizmet vermek, hizmet etmek, vermek, görev yapmak, çalışmak, servis yapmak, yaramak, yerine getirmek, hapis yatmak;
USER: servis, hizmet, vermektedir, hizmet vermektedir, görev
GT
GD
C
H
L
M
O
shapes
/ʃeɪp/ = NOUN: şekil, biçim, form, kalıp, model, durum, endam;
VERB: şekillendirmek, şekil vermek, biçimlendirmek, şekillenmek, düzenlemek;
USER: şekiller, şekilleri, şekil, şekillerde, şekillerin
GT
GD
C
H
L
M
O
smart
/smɑːt/ = ADJECTIVE: akıllı, zeki, şık, kurnaz, güzel, hoş, uyanık, keskin, şiddetli, gösterişli, becerikli;
VERB: acımak;
USER: akıllı, Smart, akıllı bir, zeki, akıllıca
GT
GD
C
H
L
M
O
so
/səʊ/ = CONJUNCTION: bu yüzden, yani, için, diye, -ması için;
ADVERB: çok, kadar, böylece, öyle, o kadar, böyle, pek, de, da, demek, şöyle, demek ki, öyleki, aynen;
NOUN: sol;
USER: bu yüzden, çok, böylece, kadar, yani, yani
GT
GD
C
H
L
M
O
starting
/stɑːt/ = ADJECTIVE: başlangıç, başlama, çıkış;
NOUN: çalıştırma, başlama, hareket, çalışma, koyulma;
USER: başlangıç, başlayan, başlayarak, başlıyor, başlamadan
GT
GD
C
H
L
M
O
teach
/tiːtʃ/ = VERB: öğretmek, eğitmek, ders vermek, öğretmenlik yapmak, göstermek, okutmak;
USER: öğretmek, öğretmektir, öğretilmesi, öğretecek, öğretir, öğretir
GT
GD
C
H
L
M
O
technologies
/tekˈnɒl.ə.dʒi/ = NOUN: teknoloji, uygulayımbilim;
USER: teknolojileri, teknolojiler, teknolojilerin, teknolojilerinin, teknoloji
GT
GD
C
H
L
M
O
technology
/tekˈnɒl.ə.dʒi/ = NOUN: teknoloji, uygulayımbilim;
USER: teknoloji, teknolojisi, teknolojisini, teknolojinin, teknolojisinin
GT
GD
C
H
L
M
O
than
/ðæn/ = CONJUNCTION: göre, -den, -dan;
USER: göre, daha, fazla, çok, den, den
GT
GD
C
H
L
M
O
that
/ðæt/ = CONJUNCTION: o, ki, şu, için, diye;
PRONOUN: o, ki, şu, diye;
ADVERB: böyle, o kadar, bu kadar;
ADJECTIVE: öteki;
USER: o, bu, olduğunu, olduğu, ki, ki
GT
GD
C
H
L
M
O
the
GT
GD
C
H
L
M
O
them
/ðem/ = PRONOUN: onları, onlara, onlar;
USER: onları, onlara, bunları, onlar, bunların, bunların
GT
GD
C
H
L
M
O
these
/ðiːz/ = PRONOUN: bunlar;
USER: bunlar, bu, şu, bu gibi, bu gibi
GT
GD
C
H
L
M
O
this
/ðɪs/ = PRONOUN: bu;
ADVERB: böyle, bu kadar, bu kadar
GT
GD
C
H
L
M
O
those
/ðəʊz/ = PRONOUN: onlar, şunlar;
USER: bu, o, olanlar, olan, olan
GT
GD
C
H
L
M
O
to
/tuː/ = PREPOSITION: karşı, göre, -e, -ye, -ya, -e doğru;
USER: karşı, göre, için, etmek, hiç, hiç
GT
GD
C
H
L
M
O
using
/juːz/ = NOUN: kullanma;
USER: kullanma, kullanarak, kullanılarak, ile, kullanan, kullanan
GT
GD
C
H
L
M
O
was
/wɒz/ = USER: oldu, olduğunu, idi, was, olduğu, olduğu
GT
GD
C
H
L
M
O
who
/huː/ = PRONOUN: kim, kimi, kime, ki o;
USER: kim, kimin, olan, edenler, eden, eden
GT
GD
C
H
L
M
O
why
/waɪ/ = ADVERB: neden, niçin, niye;
NOUN: sebep;
USER: neden, yüzden, nedeni, nedenle, niçin, niçin
GT
GD
C
H
L
M
O
will
/wɪl/ = NOUN: irade, niyet, istek, vasiyet, vasiyetname, arzu, azim;
VERB: istemek, amaçlamak, arzulamak, niyet etmek, vasiyet etmek;
USER: irade, olacak, olacaktır, olur, edecek, edecek
GT
GD
C
H
L
M
O
with
/wɪð/ = PREPOSITION: ile, birlikte, beraber, -li;
USER: ile, sahip, olan, birlikte, ile birlikte, ile birlikte
GT
GD
C
H
L
M
O
world
/wɜːld/ = NOUN: dünya, alem, yeryüzü, diyar;
ADJECTIVE: dünya;
USER: dünya, Dünyanın, Dünyayı, dünyada, dünyasında, dünyasında
GT
GD
C
H
L
M
O
would
/wʊd/ = VERB: -cekti, -caktı, -erdi, -ermi, -ermiydi;
USER: -cekti, olur, mi, istiyorsunuz, olurdu, olurdu
GT
GD
C
H
L
M
O
you
/juː/ = PRONOUN: size, sen, seni, sizi, sana, siz;
USER: sen, size, Eğer, sizin, sizi, sizi
105 words